Uygulamalı Yazma Eğitimini Neden Tercih Ettik?

Uygulamalı Yazma Eğitimini Neden Tercih Ettik?

İstanbul Kampüs Ortaokulu olarak bu yıl seçmeli derslerden birinin YAZARLIK VE YAZMA BECERİLERİ olmasını kararlaştırdık. Bu dersin okutulmasını istemekteki amacımız öncelikle öğrencilerimizde  öz güven duygusunu geliştirmek sonrasında ise Türkçe’nin doğru ve güzel kullanılmasını sağlayarak öğrencilerimizin yazma becerilerini geliştirirken aynı zamanda onların okuma,çözümleme,eleştirme yeteneklerini de geliştirmelerine destek olmaktır.

Öz güven eksikliğinin giderilmesinde aile ve okul gibi iki önemli kurumun üzerine büyük görev düşmektedir . Bizler, İstanbul Kampüs Ortaokulu öğretmenleri olarak bu görev ve sorumluluğun bilincindeyiz ve temel hedefimiz bilimsel,sosyal,kültürel uygulamalarla  öğrencilerimizin içindeki gizli yetenekleri ortaya çıkarmak, yaratıcı yönlerini keşfetmelerini ve açığa çıkarmalarını sağlamak bunu yaparken de öz güven sahibi, mutlu bireyler olmalarına yardımcı olmaktır.

Üniversite son sınıf öğrencisiyken metodoloji dersi için hocamız, Ahmet Gülüm’ün “Dikkat Yazılı Var” kitabını araştırma konusu olarak vermişti. O günden beri bu kitabın içindekiler ve verdiği mesaj hiç aklımdan çıkmadı ve aynı zamanda öğretmenlik yıllarımda bana bilgiyi aktarırken neyi, neden ve nasıl yapmam gerektiği konusunda yol gösterici oldu.

Kitapta yer alan yazılar, daha doğrusu öğrencilerin sınavlara ve anketlere verdikleri yanıtlardan seçmelerden oluşuyor. Yazıları derlerken asıllarını bozmamak için kelime, harf, cümle düşüklüğü gibi yazım hataları aynen korunmuş. Bu yazıların olumsuzluğu varsa sorumlusu öğrenciler mi, öğretmenler mi, yoksa eğitim sistemi mi?... Bu sorunun yanıtını kitabın yayımlandığı tarih olan 1997 ‘de Ahmet Gülüm sorguluyordu. Yıl 2017, bizler bunu sorgulamaya devam ediyoruz. 

Yazımın üst başlığında paylaştığım fotoğraf bu kitaptan örnek sayfalardır.

Sanırım hepiniz gülerek ve biraz da içiniz burkularak sorulara verilen cevapları okudunuz. Eğitim durumu ve öğrencilerin iç dünyaları, algı düzeyleri ve bilgiye yabancılaşmaları konusunda  ayna görevi görüyor. Peki bu durumu nasıl değiştireceğiz?

 Bu kitabı okuduktan sonra ve meslek hayatım boyunca var olan bu kısır döngüyü nasıl kırabiliriz sorusunun cevabını aradım. Yaptığım ve yapmayı planladığım çalışmalarla bu döngünün kırılmasına uğraş verdim. Hayallerimi gerçekleştimeye fırsat sunan İKO’da bu uğraşlarıma öğretmen arkadaşlarımın da desteğiyle devam ediyorum.

Yukarıda saydığım sorunlara çözüm olması amacıyla “gelişen ve geliştiren okul” olma felsefesini ilke edinen okulumuzda her gün 20 dakika kitap okuma etkinliği ile öğrencilerimize okuma alışkanlığı kazandırılmaktadır. Nasıl ki “yüzme suda öğrenilir!” sözü yüzme öğrenebilmek için denize girmeyi ve kulaç atmayı gerektiriyorsa  dilsel becerilerin geliştirilmesi için de  öğrencilerimize, bu becerilerini kullanabilecekleri  eğitim ortamı yaratma çabasıyla yazarlık ve yazma becerileri dersi okutulmaktadır.

Okullar açılalı henüz bir ay olmasına rağmen tüm bu çabalarımızın  meyvelerini toplamaya başlamış bulunmaktayız.

Geleceğe umut olması dileğiyle.....

Öğrencilerimizden bazılarının yazarlık ve yazma becerileri dersinde oluşturdukları paragraf çalışmalarından örnekler:

“Önce kendini sevmeliydi insan, daha sonra insanları, hayvanları, bitkileri sevmeliydi. Seven insan vicdanlı olur herkesin düşüncelerini saygıyla karşılar. Saygı duymalıydı insan. Düşüncelere, dinlere, ırklara, dış görünüşlere ve farklı olan her şeye. Saygı, sevgiyi doğurur diye düşünüyordu. Saygı demek onun için kutsal bir kelimeydi. Öğretmenini saygıyla karşılıyordu. Konusu öğretmene saygıydı. Öğretmeni için uzun bir metin yazdı.” (Ela ERTÜRK 7/A)

“Otobüs durağında otobüs beklerken duraktaki köpeği sevdi. Kısa bir zaman sonra otobüs geldi. Elini cebine attığında kartını bulamadı. Telaşla etrafına bakındı. Yanındaki genç çocuktan kartını istedi. Çocuk kartında yeterli bakiye olmadığını söyledi. Diğer yanındaki teyze kartını uzattı. Teşekkür edip otobüse bindi. Otobüs kısa bir zaman sonra durdu. Adam otobüsten indiğinde burnuna yağmur damlaları düştü. Hızlı hızlı evine doğru yürümeye başladı. Yağmur iyice hızlandı. Kısa bir zaman sonra sırılsıklam olmuştu. Evine az kaldığında üşümeye başladı. Hemen önündeki dükkana girdi. Oradan bir şemsiye aldı. Dükkandan çıktığında yağmur durmuştu. (Sibel Ece KARABULUT  7/A)

                                      

 


Yukarı